ARKHE PROBLEMİ NEDİR?

İnsanlar geçmişten günümüze kadar dünyanın, evrenin ve canlıların neden ve nasıl oluştuğunu sorgulamıştır. Arkhe problemi işte tam da insanların kafasında oluşan sorulara cevap bulmak için ortaya çıkmıştır. Arkhe nedir sorusuna cevap aramışlardır. Evrendeki kusursuz düzenin oluşmasını sağlayan ilk maddenin ne olduğunu tartışmışlar.

Arkhe nedir sorusu Yunan felsefesinin kurucularından olan Sokrates’ten daha öncesine dayanır. Aynı zamanda arkhe problemi Yunan felsefesinin oluşumunda önemli bir yere sahiptir. Evrendeki ilk maddeyi sorgulayan bu soru metafiziğin ve bilimin gelişimine büyük katkısı olmuştur.

Arkhe nedir sorusunu tarihte ilk kez doğayı inceleyerek, doğaüstü açıklamalara başvurmadan sorgulayan kişi Thalestir. Arkhe problemi Thalesle birlikte Aydın ilindeki o zamanlarda Miletos şehrindeki Miletos okulunda doğmuştu. Miletos okulunda bu soruya Thalesten sonra Anaksimandros ve Anaksimenes cevap bulmaya çalışmışlardır. Birlikte arkhenin kelime kökenine ve arkheyi sorgulayan filozofların görüşlerine bakalım.

Arkhe, Yunanca “ilk, başlangıç, temel” anlamlarına gelmektedir. Latincede ise “köken, hareket kaynağı, başlangıç” gibi anlamlarda kullanılıyor. Her şeyin oluşumunu sorgulayan filozoflara göre arkhe kelime anlamı olarak “her şeyin ana maddesi”, “ilk element”, “ilk prensip” anlamlarında kullanılmıştır.

Felsefe denilince ilk akla gelenler Yunan filozofları oluyor. Hatta felsefenin başlangıcının ve ana yurdunun burası olduğu kabul ediliyor. Yunan filozoflarından başkası bu tür sorulara cevap aramaya çalışmadılar mı, Elbette daha eskiye dayanan felsefi düşünceler ve sorgular vardır fakat günümüze kadar gelen en eski felsefi yazılar Yunan filozoflarına aitti.

Daha eski felsefi yazılar günümüze gelmediği için Miletos okulundan çıkan Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes tarihteki ilk filozoflar olarak bilinir. Arkhe nedir sorusuna cevap arayan başlangıçta ne vardı gibi soruların cevabını doğaüstü değilde doğa ile çözmeye çalışan Miletos okulu öğrencilerinin düşüncelerini inceleme vakti geldi. İlk arkhe problemine “su” cevabını veren Thalesin düşüncelerine bakalım.

Tarihte ilk filozof olarak geçen Thales evrenin ilk maddesine yani arkhe nedir sorusuna “su” cevabını vermiştir. Thales’in her şeyi oluşturan maddenin su olduğu düşüncesi felsefi bir sorunun ilk defa doğa çerçevesinde cevaplandığını gösteriyor. Thales yaşadığı dönemde diğer düşünürlerin aksine soruların cevaplarını doğada arıyordu.

İlk Filozof Thales Evrenin İlk Maddesini Doğada Arayışı – Temsili

Bilimin ve felsefenin gelişimi ile birlikte bilginler hakkında fıkralar kulaktan kulağa dolaştı. Bu fıkraların birinde Thalesten bahsediliyor. Thales sürekli yıldızları izler ve astronomi adına hesaplamalar yapardı. Bir gün yıldızların büyüsüne kapılmış ve dalgınlıktan kuyuya düşmüş. Bir köle kadın Thalesin bu dalgınlığını “ Sen göktekileri bilmek isterken, ayaklarının altındakini görmüyorsun! “ diyerek çıkışmış ve bunu gülerek anlatırlardı.

Arkhe problemini anlatırken ne oldu da birden Thalesle ilgili fıkrayı anlattın, ne yapalım yani kuyuya düştüyse diyebilirsiniz. O dönemlerde bilginlerin dünyadan kendini soyutladığı sanılırdı. Fakat yukarıdaki fıkrada da gördüğümüz gibi Thales diğer bilginlerden çok farklıydı. Dünyadan kendini soyutlamak yerine bastığı toprağı, karanlığın içerisinde göz kırpan yıldızları veya uzun gezintilere çıktığı engin okyanusu inceliyordu.

Evet Thales sadece bir bilgin değildi uzun deniz yolculuklarına çıkıyordu. Çünkü Thales hem tüccar, hem denizci ve hem de mühendisti. Bir filozofun sürekli dolaşması demek farklı uygarlıklardaki bilimi veya felsefeyi hem kendi ülkesine hem de dolaştığı ülkelere götürmesi demekti. 

Thales, hem ticaret zekasını hem de bilimi kullanarak zeytin hasadının bol olacağını bir yıl önceden hesaplamıştı. Ve bütün parasıyla yağhaneleri kiralamıştı. Bu sayede çok para kazanarak bilgelik ile zengin olunacağını kanıtlamıştı. Fakat ne de olsa bilginlerin zenginlikte gözü yoktu.

Thales gezgin bir bilgin olduğu için bir çok uygarlıktan farklı bilgileri alarak bilimin gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Fazla uzatmadan maddeler halinde Thales’in hangi bilimsel gelişmelerde adının geçtiğini ve hangi uygarlıklardan etkilenerek bilime katkı sağladığına bakalım.

  • Thales’in bir yılı dört mevsime ve 365 güne böldüğü söylenir. Bu bilgiyi astronomide gelişmiş olan Mısır uygarlığından öğrenmiş olabilir.
  • Thales, küçük ayı takım yıldızını keşfetmişti. Fakat Thalesten önce Fenikeliler küçük ayı takım yıldızını kullanarak yön buluyorlardı. Thales Fenikeye yaptığı bir yolculuğunda bu bilgiyi öğrenmiş olsa gerek.
  • Thales Güneş tutulmasını önceden hesaplamıştı. Güneş tutulmasının ne zaman olacağını Babillilerden öğrenmiş olmalı. Çünkü Babilliler Güneşin ne zaman tutulacağını biliyorlardı.
  • Thalesin bir diğer bilimsel hesaplaması ise piramidin gölgesini ölçerek yüksekliğini bulmasıydı. Yunanistan’da ilk geometriyi öğrenmeye başlayan Thalesti ama bu bilgiyi geometride çok iyi olan Mısırlılardan öğrenmiştir.

Son olarak asıl konumuz olan arkhe problemi için yaptığı gelişmeye bakalım. Thales karaların bir sal gibi suyun üstünde yüzdüğünü söylemişti. Su kara parçalarının altına girmeye çalıştığında ise depremler meydana geliyordu. Aslında Babilli kahinler de dünyayı oluşturan maddenin Tiamat Ana’dan yani su deryasından doğduğuna inanıyorlardı. 

Thalesin bilime birçok katkısı olmuştur. Fakat Thales’in yaptığı gelişmeleri birçok uygarlık tanırdı. Hatta Thales bu gelişmeleri o uygarlıklardan alarak elde etmişti. Peki Thales’in arke görüşünü farklı kılan neydi? Neden ilk arkhe cevabını veren kişileri Babilliler değil de Thales olarak kabul ettik.

Thales, bütün bilgileri diğer uygarlıklardan alarak toparlayıp bir araya getirmişti. Topladığı bu bilgileri ise yolculuklarında gittiği her yere ulaştırmış ve en sonunda kendi yurduna getirmişti. Gerçekten önemli şeyler yapmıştı. Ama Thales bilgileri topladığı için değil arkhe problemine farklı açıdan baktığı için ilk filozof olmuştu.

Thales yaptığı yolculukların birinde Mısırlı bilginlerin öğrencisi olmuştu. Mısır inanışına göre Güneş bir tanrıydı. Mısırlılar, her şeyin Güneşten doğduğunu söylüyorlardı.. Thales’e göre ise Güneş bir tanrı değildi, dünyayı oluşturan maddeler güneşide oluşturuyordu. Hatta dünyanın uydusu olan Ayda dünyanın maddesinden oluşuyordu.

İşte tam burada, Thalesi önemli kılan bu düşünme şekliydi. Thales nesnelerin “kim” tarafından oluştuğunu değil “ne” tarafından oluştuğunu söylüyordu. Yani Mısırlılar Dünyanın kimden doğduğunu düşünüyordu ama Thales kimden değil Dünyanın neden doğduğunu düşünüyordu. Önemsiz bir detay gibi gelebilir fakat bu ufak değişiklikler felsefenin hatta bilimin büyük adımlar atmasını sağlamıştır. Hatta “kim” yerine “ne” sorusu bilimin dinden ayrıldığınının bir göstergesidir.

Babillerin inanışına göre Dünya, sular tanrısı (Tiamat) tarafından oluşturulmuştu. Thales arkhenin ne olduğunu açıklarken Babililerden etkilendiği kesin. Fakat bizler için ufak bir değişim gibi görünse de Thales’i Thales yapan “kim” yerine “ne” sorusunu kullanmasıdır. Bu şekilde ilk arkhenin su olduğu düşüncesi ortaya çıktı.

Thales’e göre “ Evren sudan oluşuyor, Dünyayı oluşturan madde sudur, aslında su her şeyin oluşturan maddedir”. Thales her şeyi oluşturan maddeye su demişti ve sudan daha uygun bir madde bulamamıştı. Su aynı dünya gibi akıcı ve hareketlidir. Su yaşamın kaynağıdır, su olmayan yerde yaşamda yoktur.

Her nesne suyun değişimi ile oluşur. Sonuçta su hem sıvı, hem katı, hem de gaz halinde bulunabilir. Ve her eşya suyun bu değişimleri sonucunda farklı eşyaları oluşturur. Dünyada hiçbir madde yok olmaz yani sürekli değişim içerisindedir. İşte Thales’in arkhe hakkındaki düşünceleri veya felsefi görüşü bu şekildeydi. Fark ettiniz mi, günümüz bilimi de hiçbir maddenin yoktan var olmayacağını ve vardan yok olmayacağını söylüyor. Felsefe bu şekilde bilimin ilerlemesine katkı sağlamıştır. Sıra Thales’in öğrencisi olan ve Thalesten farklı bir arkhe görüşüne sahip olan  Anaksimandros’a geldi.

Bilim günden güne hızla gelişiyordu. Artık yeryüzünün sınırları aşılmış gökyüzü sınırları tartışma konusu olmuştu. Çok geçmeden bilginler gökyüzünü de aşarak uzayın sonsuz boşluğunu araştırmaya başladılar.

Gök duvarları gittikçe geri çekiliyordu ve bir gün geldi, duvar diye bir şey kalmadı. Sonsuzluktu çevre. Bu sonsuzlukta ve sayısız dünyalar arasında özgürce yüzüyordu.”

Bu sözler 25 yüzyıl önce ilk bilim kitabında yazılan dünyanın tanımıdır. “Doğa üzerine” adlı bu kitap Thales’in öğrencisi olan Anaksimandros tarafından kaleme alınmıştır. Thalesin aksine Anaksimandros bilgilerini yazıya dökmüştür. Deyim yerindeyse boynuz kulağı geçmişti.

Thales, yeryüzünün suların üzerindeki bir sal gibi dalgalandığını sanırdı. Anaksimandros, dünyanın şeklini silindirel bir sütun gibi olduğunu sanıyordu. O zamanlarda dünyanın yuvarlak olduğu bilinmiyordu. Bilimin gelişimi ile dünya dediğimiz bu sütunun gök kubbesinin devamında uçsuz bucaksız sonsuzluk yer alıyordu. Anaksimandros ise dünyanın, bu sonsuzluk içerisinde yüzdüğünü düşünüyordu.

Anaksimandros, başlangıçta insanın balığa benzediğini ve ilk canlıların suda doğduğunu düşünüyordu. Suda yaşayan bu canlılar zamanla karaya çıkıyordu, pulları çatlıyor ve yeryüzünde yaşayacak şekilde değişiyordu. Tamam, ama toprak nereden gelmişti veya canlıların ilk çıktığı su nasıl ortaya çıkmıştı?

Anaksimandros sürekli daha fazla zamanda uzağa gidiyordu. Daha da geçmişe. Zamanda daha da geriye gidiyordu, ilk başlarda ne dünya vardı ne de insan. Peki zamanın başlangıcında ne vardı?

Zamanın başlangıcında, sonsuzluk vardı. Anaksimandros’a göre ilk arkhe sonsuzluktu. Her şey birer birer sonsuzluktan doğuyordu. Ona göre sonsuzluk ölü ve hareketsiz bir madde değildi. Her şeyi oluşturan sonsuzluk maddesi dünyaları doğuruyordu. Oluşan dünyalarda soğuk ve sıcak birbirinden ayrılıyordu. İlk oluşan dünyayı alevler çevreliyordu ve bu dünya halka halka parçalanarak yıldızları ve diğer dünyaları oluşturuyordu.

Thales arkhe problemine “su” cevabını verince öğrencisi Anaksimandros “hayır, ilk madde su olamaz, okyanusun bile bir sınırı var, Bu yüzden su sonsuz değildir demiştir”. Anaksimandros her şeyi oluşturan maddenin sınırı olmayan bir madde olduğunu düşündüğü için arkhenin sonsuzluk (apeiron) olduğunu düşünmüştür.

Miletos okulunun son filozofu ve Anaksimandros’un öğrencisi olan Anaksimenes yine olduğu gibi hocasının görüşüne karşı çıkmıştı. Anaksimenes arkhenin su veya sonsuzluk olmadığını söylüyordu. Bakalım Anaksimenes arkhe nedir sorusuna hangi cevabı vermiş.

Anaksimandros’un öğrencisi olan Anaksimenes sürekli gökyüzünü incelerdi. Bulutların nasıl oluştuğunu, güneş ışınlarının kara bulutların arasından geçişini, rengarenk gökkuşağının nasıl oluştuğunu düşünüp dururdu. Bunları oluşturan maddenin ne olduğunu bulmaya çalışırdı.

Thalesin arkhesi olan suyu düşündü. Su ateşin sönmesine neden oluyordu. Hem suyun bir sonu vardı. Arkhe eğer su olsaydı tüm dünyayı doldurması gerekiyordu. O zaman neydi tüm bu şeyleri oluşturan madde. Hocasının dediği sonsuzluk mu? Sonsuzluğu Anaksimandros bile tam anlamıyla tanımlayamamıştı.

Anaksimenes tüm bunları doğru bulmuyordu. Hocasından daha ileriye gidip dünyayı dolduran maddeyi bulmak istiyordu. Evet, tüm dünyayı dolduran madde hava değil miydi.

Havanın katılaşması ile bulutlar oluşuyordu. Yoğunlaşması ile yağmuru oluşturuyordu. Yağmur tanelerinin donması ile dolu meydana geliyordu. Bulutlar donduğunda ise kar yağmaya başlıyordu. Öyleyse hava daha fazla katılaşırsa toprağı, taşı oluşturabilirdi. Topraktan ise ağaçlar çıkıyordu, hayvanlar yaşıyordu.

Anaksimenes’in arkhesi hava

Sonucunda Anaksimenes arkhenin hava olduğuna karar vermişti. Her şeyi oluşturan madde havaydı. Her nesne havadan oluşur ve tekrar hava olur. Su buharlaşır ve hava olur, ağaç yanar ve duman çıkar yine hava olur.

Havanın tanecikleri bazen birbirine yaklaşır, bazen uzaklaşır. Her şeyi bu havanın taneciklerinin hareketi oluşturur. Taneciklerin bu hareketi yeryüzünü, güneşi, yıldızları yani her şeyi oluşturur. Bu tanecik hareketleri sonsuzdur. Bu sayede dünya durmadan değişim içerisindedir. 

Anaksimenes arkhenin hava olduğunu savunurken bunları düşünmüştür. Anaksimenes’in havanın tanecikleri hakkında yaptığı yorumu sayesinde maddenin derinliklerine inmeye başlanmıştır. Önceleri maddenin en küçüğünün kum tanesi olduğu sanılırdı. Anaksimenes gözle görülemeyecek kadar küçük taneciklerin olduğunu sezmişti.

Miletos okulunun üç filozofu olan Thales’in, Anaksimandros’un ve Anaksimenes’in arkhe problemi hakkındaki düşüncelerine değindik. Sonucunda her filozof arkhe nedir? ilk madde nedir sorularına farklı farklı cevaplar veriyorlar. Bu üç filozofun en önemli ortak özellikleri ise dönemindeki diğer bilginlere göre farklı bakış açılarına sahip olmalarıdır. Öyle ki bu üç filozofta, felsefi soruların cevabını doğada arıyorlar.

Diğer yazılarda görüşmek üzere… 

Son Yazılar

KATEGORİLER

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir