BİLİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ

Bazen bir şeyler öğrenmek için kitapları veya internetteki yazıları açar okumaya başlarız. İnsanların çok fazla bilgiyi kayıt altına aldığını görürüz. Bu bilgilerin tarihte ilk ne zaman ortaya çıktığını merak edenleriniz oluyordur. Bu yazımızda bilim nasıl ortaya çıkmıştır sorusunu cevap arayacağız. Ve bunu yaparken insanların ilk geliştiği zamanlara yani taş devrine bakarak başlayacağız.

Bilimin başlangıcını anlamak için günümüzde kullandığımız teknolojinin en ilkel haline yani teknolojinin ilk geliştiği tarihlere gitmek gerek. Sonuçta eski tarihlerde yapılan ilkel aletler gelişerek bu günlere geldi ve günümüz teknolojisini oluşturdu.

BİLİM NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

İlkel aletlerin yapımı yaklaşık 250 bin yıl önce başladı. Bu dönem Orta Yontma taş çağına denk geliyor. Bu dönemde, bizim atalarımız olan Neandertal Adamı türü yaşıyordu. Neandertal Adamı’nın yaptığı aletler taşların kaba bir şekilde yontulması ile oluşuyordu. Taşların yontulmasıyla yapılan bu aletler çok çeşitli değiller.

Zaman günümüze yaklaştıkça başta insanın beyni olmak üzere birçok şey değişiyordu. Orta Yontma taş çağınının başlangıcından 100 bin yıl daha geçmişti. Bu dönem Yontma taş çağının sonu olan Yakın Yontma taş çağı oluyor. Bu dönemde ki aletler, araç gereçler çok daha çeşitli olmaya başladı.

Hayatımızı kolaylaştıran birçok alet bu dönemde hayatımıza girdi. O dönemde odun kesmek için baltalar, avladıkları hayvanların derilerini yüzüp kıyafet gibi eşyaları yapmak için bıçak ve bunlar gibi çeşitli aletler bilimin gelişimine, bilimin başlangıcına ön ayak olmuştu.

Zaman geçtikçe insanlar balta, mızrak, bıçak gibi kaba aletlerin yanında ince işlerde kullanabilecekleri aletler yapıyorlardı. En büyük örneği iğnelerdi. İğnelerle kıyafetlerini dikebiliyor hatta o kıyafetlerin üzerine çeşitli süs eşyaları ekliyorlardı. 

Bazen kıyafetlerine ekledikleri eşyalar avladıkları hayvanların dişleri, tüyleri oluyordu. Belki ufak bir güç göstergesiydi fakat o zaman insanının bu tür şeyler hoşuna gitmeye başlıyordu. O dönemde yaşıyor olsanız canla başla avladığınız ayının dişlerinden kolye yapmak istemez misiniz?

Bu insanlar artık gövde gösterisi için yada güzel göründüğü için süslemeler yapsalar da sonuçta sanata ilgi duymaya başlamışlardı. Lascaux mağarasında bulunan birçok görkemli eşyalar bu çağda yapılmaya başlanmıştı. İşte insan, dünyayı fethetmesi için bütün zihinsel yeteneklerine kavuşmuştu.

bilim nasıl ortaya çıkmıştır-tarih öncesi çağlar- yontma taş çağı
YONTMA TAŞ ÇAĞININ AŞAMALARI

İLKEL ALETLER GELİŞİYOR VE TİCARET BAŞLIYOR

İnsanlar tarihin en önemli, en kullanışlı aletleri yaptıklarını düşünseler de daha yolun başındaydılar. Yontma taş çağının başında yapılan bu aletler çağın sonlarında da aynı yöntemler ile yapılmaya devam ediyordu. Yani yontma taş çağında insanlar aletlerini yaparken yapım yöntemlerini hiç geliştirmediler. 

Yontma taş çağı 600 bin yıl sürdü. Yontma taş çağında aletleri yaparken hiç gelişme kat etmemişken yontma taş devrinden birkaç bin yıl sonra bir anda belki onlarca belki binlerce kat gelişmişlerdi.

Artık insan Cilalı taş çağına girmişti. Sanki yontma taş devrinde gelişim açısından durağan geçen yılların acısını çıkarıyordu. Uzunca süren 600 bin yılın ardından birkaç 10 bin yılda köpek evcilleştirmeyi, ekmek pişirmeyi, köyler kurup tarım ve hayvancılık yapmayı öğrenmişlerdi.

İnsanlar köyler kurmuşlardı ama dış dünyaya kapalı bir şekilde yaşayamazlardı. Köyden bazı kimseler köy çevresinde bulamadıkları malzemeler için uzun yolculuklara çıkıyorlardı. O zamanlarda taş yollar yoktu kendi yollarını önlerine çıkan engellere göre belirliyorlardı.

Köyün ihtiyacı olan malzemeleri bulmak için yola çıkmış insanlar bazen yabancı köylerle karşılaşıyorlardı. Belki sayı üstünlüğü olsa bu köyleri yağmalamak isteyeceklerdi fakat daha uysal ve zararsız olan alışveriş yani ticaret yapıyorlardı. 

İnsanlığın gelişimi uzun süren yontma taş devrinden sonra cilalı taş devrine geçmişti. Uzun süre gelişim göstermeyen insan, cilalı taş devrinde çok hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştı.

Cilalı taş çağının sonlarında dünyanın şekli şu anki şeklini almıştı. Buzul çağı geçip gitmişti. Giderken de eriyerek suları yükseltmişti. İnsanlar uzun yıllar boyu yaşamın en uygun olduğu nehir kenarlarına köylerini kurup yaşamaya devam ettiler.

ilkel aletler- bilimin başlangıcı- taş aletler - bilim nasıl ortaya çıkmıştır - bilim tarihi
TAŞ VE KEMİKTEN YAPILMIŞ İLKEL ALETLER

TAŞ ALETLER YERİNE BAKIR ALETLER

Nehir kenarına yapılan köylerin en eskilerinden biri olan yerleşim yeri Nil nehri kıyılarında olmuştu. Coğrafya bilgimizi biraz yoklayarak Nil nehri yakınlarında Mısır uygarlığının yaşadığını hatırlarız. Aslında M.Ö. 7000-6000 yıllarında yaşayan insanlar şu anki Mısır uygarlığının ataları olan Eski Mısır Uygarlığıydı.

Bir gün insanlığa çok büyük katkısı olacak bir olay yaşandı. Nil nehri yakınlarında yaşayan birisi Sina yarımadasına yolculuk ederken yol üstünde dinlenmek için ateş yakmıştı. Ne var ki bunda, o dönemde yolculuk uzun sürüyordu yemek pişirmek için veya ısınmak için ateş yakmış olabilir diyebilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz ama her zamankinden farklı bir şeyler olmuştu. Ateşin etrafına koyduğu taşlar ısındıkça eriyordu.

İnsan garip tesadüfler ile doğayı keşfetmeye devam ediyordu. Ateşin çevresine koyduğu taşlar aslında işlenmemiş bakır cevheriydi. Zaman geçtikçe buldukları yeni materyal ile kullandıkları aletleri daha sağlam hale getirdiler. Artık alet yaparken bakırı eritip istedikleri şekle sokabiliyorlardı.

Mısır, M.Ö. 4000 yıllarında hiyeroglif yazısını icat etti. Astronomiye ilgi duyan Mısırlar yazıyı da bulduklarına göre gezegenlere ve yıldızlara göre bir takvim oluşturmuşlardı. Mısır 4245’li yıllarda krallıkla yönetilmeye başlanmıştı. Bu yönetim şekli ile birlikte Mısır uygarlığı önemli gelişmelere adım atıyordu.

Ne demiştik, Sina adasına giden bir adam bakırı buldu. Bunun üzerinden yüzyıldan fazla geçmişti. İnsanlar bakır kullanarak işleri kolaylaştıracak nasıl bir şey yaparım diye kafa patlatıyorlardı. Bakırın getirdiği büyük kolaylıklar sayesinde M.Ö. 3000 yıllarında Mısır’da piramitler yapılıyordu. 

Tarihteki ilk aletlerle ilgili madenden yapılmış aletler başlıklı yazım ilginizi çekebilir. Bakır madeni bulunana kadar olan süreci orada anlattım.

BAKIRDAN DAHA İYİSİ

Yeni gelişmeler sadece Mısır uygarlığında kalmamıştı. 500 yıl gecikmeli olsa da Mezopotamya bölgesine gelmişti. Bu gecikmenin nedeni ise Mezopotamya bölgesinde bakır madeninin olmamasıydı. Yani Mısırlılar piramit yaparken Mezopotamya bölgesinde yaşayan uygarlıklar daha yeni olan bakır aletlere alışmaya çalışıyorlardı.

Bu gelişmelerin hızlı bir şekilde olduğu düşünülse de tam tersi oldukça yavaş ilerliyordu. İnsanlar uzunca yıllar kullandıkları taş aletlere alışmışlardı. Bakırın Mısır Uygarlığından çıkıp Mezopotamya’nın tümüne yayılması 25 yüzyıl sürmüştü. Buradan tüm Dünyaya yayılması 18 yüzyıl daha sürdü.

Çin bakır çağına girerken Mısır ve Mezopotamya tunç çağına girmişlerdi. Tunç doğru oranlarda bakır ve kalayın karışımından oluşuyordu. Tunç alaşımını bulan Sümer zanaatkarlar bakır kullanmaktan vazgeçmişlerdi. Bunun nedeni ise tuncun bakırdan daha dayanıklı olması.

Tuncun Avrupa bölgesine girmesi çok kolay olmadı. Mısır çevresindeki uygarlıklar bakırı eskitip tunç madenini kullanırken Avrupa hala taştan aletlerle yaşamına devam ediyordu. Nihayetinde tunç madeni Avrupaya bir gelmişti pir gelmişti. Bu madeni diğer uygarlıklardan farklı olarak yeni bir silah olan kılıç yapımında kullandılar.

GELİŞEN UYGARLIKLAR

Tarihe bakıldığında gelişmişlik düzeyinin en yüksek olan ve uygarlıkların beşiği olan vadiler göze çarpıyor. Nil, Mezopotamya, İndüs, Dicle, Fırat gibi yerler uygarlıkların vazgeçilmez bereketin bol olduğu yerleşim bölgeleridir.

tarih öncesi ilk uygarlıklar - eski mısır uygarlığı - bilim ne zaman ortaya çıkmıştır - mezopotamya uygarlıkları
TARİH ÖNCESİ İLK UYGARLIKLAR

Ne kadar bolluk ve bereket fazla olsa da bu bölgelerde insanların özellikle çiftçilerin karşısına büyük zorluklar çıkıyordu. Bu bölgelerde büyük nehirler sık sık taşıyor bir yıl boyunca emek verilip yetiştirilen mahsülleri taşan sular talan ediyordu.

Nil ve İndüs nehirleri durum biraz farklıydı. Bu nehirler taştığı zaman taşan su geniş bir havzaya yayılıyor hatta zararın aksine nehir çevresinde verimli su birikintileri oluşturuyordu.

Aynı durumu Dicle, Fırat, Sarı Irmak için söyleyemiyoruz. O nehirlerden taşan sular vadiye kurulu olan tarım arazilerini mahvediyordu. Bu sadece çiftçilerin sorunu değil aynı zamanda yıl boyunca aç kalmak istemeyen her uygarlık sakinini ilgilendiren bir sorun olmuştu.

Tarım arazilerini korumak için barajlar, su yolları, havuzlar inşa ettiler. Suların mahsullerden uzaklaştırılması için basit hidrolik sistemler yaptılar. Bunları tasarlayacak ve bakımını yapacak kimselere ihtiyaç vardı. 

Yaşamak için en temel malzeme olan gıda, nehrin azgın sularını engellemeye çalışan kişilerin ellerindeydi. Bu kişilere söz hakkı doğmuştu ellerine bir koz geçmişti. Ve bunu kullanmaktan çekinmeyeceklerdi. İstediği gibi emirler verip cezalar kesebilirlerdi. Sonuçta uygarlıktaki insanların yaşamaları için yemeğe ihtiyaçları vardı ve yemekte bu insanların elindeydi.

Mısır uygarlığında oymaklar birleşerek bir krallık kurmuşlardı. M.Ö. 3200 yıllarında uygarlığın başına kral olarak Menes geçmişti. Akıllı olan oymaklar sadece kendi uygarlığında kral olmakla kalmayıp çevre uygarlıklarına da yaptırım uygulayarak sözünü geçiriyordu. Bunu yapan Mısır ve Mezopotamya uygarlıkları dünyayı fethedecektir.

TEKERLEĞİN İCADI

İnsanın en önemli buluşlarından birisi tekerlekti. İlk uygarlıklar sürekli yeni şeyler buluyor hızla gelişmeye devam ediyordu. Eski çağlarda teknoloji gelişimine bir de tekerlek eklenmişti.

Tekerlek taş çağının sonlarına doğru icat edilmişti. Antik uygarlıklarda saydığım Mezopotamya’da yaşayan Sümer uygarlığı tekerleği icat etmişti. Aynı dönemde Sümer uygarlığı yazıyı bulan ilk uygarlık olarak da biliniyor.

Taş çağının bitmesi ve ardından bakır çağının başlamasıyla bilimin gelişmesi hızla ilerliyordu. O dönemde Sümer uygarlığı yazıyı ve tekerleği buldu. Bunların yanında taştan çok daha dayanıklı bakır madeni ortaya çıkmıştı. Gerçekten teknolojinin ve bilimin gelişiminde bereketli bir dönemmiş.

TEKERLEĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ- BİLİMİN GELİŞİMİ- TEKERLEĞİN BİLİM GELİŞİMİNE KATKISI-  TEKERLEĞİN İCADI
TEKERLEĞİN GELİŞİMİ

Tekerleğin bulunması ile antik dönemdeki savaşlar daha da zorlu geçecekti. Şöyle ki Asya’nın geniş bozkırlarında yaşayan Türkler atı evcilleştirmişti. Türklerin evcilleştirdiği atlar tüm dünyaya yayılıyordu. Babil uygarlığı, o dönemde icat edilen tekerleği ve evcilleştirilen atları kullanarak savaş arabaları yapacaklardı ve Mısıra saldıracaklardı.  İşte savaşlarda artık daha gelişmiş silahlar ve daha hızlı birlikler kullanılacaktı. Bu gelişime ayak uyduramayan uygarlıklar parçalanıp yok olacaklar.

Daha fazla bilgi için tekerleği birçok yönüyle anlattığım tekerleğin icadı yazıma göz atabilirsiniz.

ÇÖMLEKÇİLİK GELİŞİYOR

Çömlek yapmak tarihte nasıl önemli bir yere sahip olabilir. Sonuçta tabak çanak yapılmıyor mu? Bu şekilde önyargısı olanlar için aslında basit bir tabak yapımının bile tarihte nasıl bir önemi olduğunu anlatacağım.

Çömleğin tarihteki önemini anlatmadan önce şunu belirtmek istiyorum. Bir önceki başlıkta tekerleğin icadından bahsettim. Fakat tekerleğin ilk nerede kullanıldığını söylemedim. Arkeologlar, Sümerlerin üzerine tekerleği çizdiği bir kap bulmuşlardı. O çizime bakıldığında tekerlek tarihte ilk olarak çömlek yapımında kullanılmıştı.

Çömlekçilik çok eski yıllar öncesinden gelmekte. Ne kadar eski derseniz, kazılarda M.Ö. 4000’li yıllardan kalma kilden yapılan vazolara rastlıyoruz. Yani bir önceki başlıkta açıkladığım tekerlek ile neredeyse aynı dönemde yer alıyor.

Çömlek yapımında kil ve balçık kullanılarak çamurdan hamur yapılırdı. Ve bu hamura şekillendirilip güneşte kurutulurdu.  Bu çömleklerin delikli yapısı yüzünden su gibi sıvı maddeleri koymak için kullanılmıyordu. Daha çok katı yiyecekleri içerisine koymak için kullanmışlar.

Güneş, her zaman çömlek yapanların istediği zamanda olmuyordu. Bunun yağmuru, karı vardı. Bu yüzden yeni yapılan hala kurumamış çömlekleri ateş karşısında kurutmayı denediler. Bunu biraz daha geliştirerek ilk fırınları yapmış oldular. Çömlek dediğimiz şey tarihteki ilk fırınların yapılmasına neden olmuştu.

Çömlek yapımı Sarı Irmak çevresinde yani Çinliler tarafından da yapılıyordu. Çinliler yeni bir hamur deniyorlardı. Çömlek hamurunu kaolinden yapmayı denediler. Kaolin yani beyaz kil günümüzde kullandığımız porselenin ilkel halini oluşturmuştu.

Çömlekçilik farklı yerlerde kendi haline gelişmiyordu. Aslında o dönemde ırmak kenarında, dağların arasında birçok ticaret yolları vardı. Ticaret malzemeleri; tahıl mahsulleri, bakır tunç gibi madenler, bu madenlerden işlenmiş takı malzemelerinden oluşuyordu. Bu ticaret malzemelerini bazen deri keselerde bazen de çömleklerin içerisinde taşıyorlardı. Yani ticaretle istemeden çömlek zanaati tüm dünyaya yayılmaya devam ediyordu.

DEĞERLİ MADEN ALTIN

Çömlek bir yana dursun takı malzemeleri; küpeler, kolyeler vb. çok değerli olmaya başlıyorlardı. M.Ö. 3000 yıllarında akarsu kenarlarında bulunan maden hem parlak hem de bu madeni işlemesi kolaydı. O dönemdeki kuyumcuların gözdesi olmuştu altın.

M.Ö. 3000’li yıllarda kullanılan kilolarca altın Mezopotamya uygarlıklarının görkemli yaşamlarını ortaya çıkarıyor. Tutmosis, 2. Ramses, 1. ve 2. Sargon döneminde yapılan görkemli inşaatlara yaraşır bir şekilde bolca altın kullandılar. Tam da yükselmekte ve halkın refah içinde yaşadığı bir uygarlık izlenimi sergiliyorlar.

Görkemli inşaatlar demişken o dönemde yapılan devasa yapılar şu anda bile mühendisleri şaşkına çeviriyor. O dönemde alet edevat yeteri kadar gelişmemişti fakat o insanlar boylarından büyük inşaatlara girişmişlerdi. Ve başarılı oldular ki bu yapılar binlerce yıl yıkılmadan günümüze kadar geldi.

Bu devasa yapılara tarihte başka bir dönemde rastlanmayacaktı. Dünyanın 7 harikasının 4 ü büyük heykellerden oluşmakta ve bunlarda bizden 3 bin yıl önce yapılmıştı. Dünyanın 7 harikasından en bilineni yani Mısır piramitlerini göz önüne alalım. 

Bir piramidin kenar uzunluğu 233 metre yüksekliği ise 146 metredir. Ve bir piramidi yapmak için 2 buçuk tonluk 2.3 milyon düzgünce kestikleri taşlara ihtiyaç vardı. Sizlerde bu akıl almaz yapıların nasıl yapıldığı hakkında konuşmuşsunuzdur. Kesin uzaylıların parmağı var değil mi? Tabi o da bir olasılık ama daha gerçekçi olmak gerekirse Mısır uygarlığı mühendisliği mükemmel derecede iyi kullanmışlardı.

PİRAMİTLERDE MÜHENDİSLİK

Piramitleri yapan Mısırlıların ellerinde buharlı makine yada motorlu makineler yoktu. Hatta Nil nehrinin akıntısını kullanmak için bir değirmen yapmasını da bilmiyorlardı. O dönemde ellerinde sadece kaldıraç, eğik düzlem ve merdane gibi makineler vardı.

MISIR PİRAMİTLERİNİN YAPIMI- PİRAMİTLERİN YAPIM AŞAMASI-PİRAMİT TAŞLARI- MISIR UYGARLIĞI BİLİM
MISIR PİRAMİTLERİNİN YAPIMI TEMSİLİ

Piramitlerin yapımında kullanılan taşlar 2500 kilo civarındaydı. Bu taşları kilometrelerce taşıyarak piramitlerin yapıldığı bölgeye getirmek gerekiyordu. Binlerce kişi halatlarını bağlayıp kumların üzerinde sürüklüyordu bazen budaklarını temizledikleri kütükler üzerinde yürütülerek taşıyorlardı.

Piramit taşlarını bu tür ilkel yöntemlerle inşaat alanına getiriyorlardı. Sırada bu ağır taşları örmek üzere oldukları piramide çıkartmaları vardı. Bunun için eğik düzlem kullandılar. Eğik düzlemin yerle yaptığı açı ne kadar azalırsa ya da daha basit söylemek gerekirse eğik düzlemin uzunluğu ne kadar artarsa o kadar az insan gücüne ihtiyaç vardı.

Onlarca veya yüzlerce tonluk taşları kaldırmak için bilmediğimiz bir makine mi kullandılar acaba. Mısır, Fransa’ya devasa bir taş armağan etmişti. Taş sütunun yüksekliği 23 metre ağırlığı ise 220.528 kilo civarındaydı. Taş Mısır’dan Fransa’ya özel bir gemi üzerinde Concorde Köprüsüne kadar getirdiler. 

Bundan sonra eğik düzlem kullanılarak taşımışlardı. Taşı dikmek için halatlar bağladılar ve bocurgatlarla (bir tür makara sistemi) çektiler. Bu işte sorumlu olan Mühendis Jean Paptiste Lebas, başarısızlığı karşısında hayatını ortaya koyarak iş bitene kadar taşın altında beklemişti. (Bu taş sütunun taşınması 1833 yılında olmuştur.)

Piramitlerin yapıldığı dönemde bocurgat bilinmiyordu. Sadece işçi gücü kullanıyorlardı ya da biz öyle biliyoruz. Mısırlı mühendislerin bu başarılarını ayakta alkışlamak gerekir. Bunların yanında bilim nasıl ortaya çıkmıştır sorumuza en güzel cevapları Mısır uygarlığının eserlerinde buluyoruz.

DEMİR ÇAĞININ BAŞLAMASI

Tarihte madenin keşifleri önemli icatların önünü açmıştı. İlk bakır ile sağlam baltalar yapıyorlardı. O dönemde en sağlam baltanın bakırdan olduğunu düşünüyorlardı ta ki tunç alaşımını yapana kadar. Yeni buldukları maden bakırdan kat kat daha dayanıklıydı. 

Ve zaman ilerledikçe insanoğlu durmak bilmiyor hep yeni bir şeyler keşfediyor yeni icatlar yapıyorlar. Bu seferki adımları madencilik alanında olup demir madenini kullanmaya başlayacaklar.

Demir madenini Hititlere borçlu olsak da demiri Hititlerden önce de biliyorduk. Hititler demir sanayiinde büyük gelişmeler yapmıştı. M.Ö. 2950’de Ur’da demir baltaya, Keops piramitlerinde demir silahlara rastlanmıştır.

Demir madeni, o dönemlerde nadir bulunan bir maden olduğu için oldukça değerli bir madendi. Hamurabi döneminde sekiz gümüş bir demir değerinde neredeyse altınla aynı değerdeydi. Günümüzde bolca kullandığımız demiri neden o dönemde az buluyorduk. Sonuçta aynı taş aynı toprak o dönemde de yok muydu?

Zor bulunmasının sebebi ne taşla ne toprakla ilgiliydi. Demirin o dönemde nadir olmasının sebebi çok zor işlenmesiydi. Bakır 1083 derecede erirken tunç yapımında kullanılan kalay 232 derecede eriyordu. Demir ise 1535 derecede eriyerek işleyeceğimiz kıvama geliyor.. 

Bunun yanında demir madeni oksitlenmiş bir şekilde bulunduğu için oksijenden ayırmak için çok fazla indirgeme işleminde gerek vardı. İndirgeme işlemi için de çok fazla karbona ihtiyaç vardı.

Demiri oksidinden ayırmak için Mısır’da bakır için kullanılan ayakla körüklenen ocaklar yeterli gelmiyordu. Demir madenini herkesin kullanabileceği hale getiren Hititler olmuştu. Hititler yaptıkları daha gelişmiş fırınlar sayesinde daha fazla demir işleyebiliyorlardı.

DEMİRİN DÜNYAYA YAYILMASI

Demir, yakın doğuda Mısır’a oradan da Balkanlar’a doğru yayıldı. M.Ö. 900’lü yıllarda Avrupa’nın genelinde demir kullanımı yaygınlaştı. Aynı dönemde bu yeni madeni Doğu Asya’da da kullanmaya başladılar.

Yeni maden tuncun pabucunu dama atmıştı. Tunçtan daha hafif olan demir ilk olarak askeri alanda kullanılmaya başlandı. Demirden kalkanlar, tunçtan daha hafif ve ince olan demir kılıçlar, oklar yapıyorlardı.

Daha sonraları bıçak, testere gibi genel işlerde kullanılan malzemeleri demirden yapmaya başladılar. Bu dönemde  makas icat edilmişti. Makası ilk olarak askerlerin sakal ve saçlarını kesmek için kullandılar. Uzun saç ve sakalla zırhların içerisine girmek kolay olmasa gerek.

Artık demir ustaları sanatlarını konuşturuyordu. Daha kullanışlı silahlar zırhlar yapıyordu. Asurlular demir donanmış askerlerini kullanarak Yakın Doğuyu fethetmişti. Çok fazla güçlenen Asur devleti büyürken Sümer, Mısır ve Babil gibi eski uygarlıkların sonunu getirmişti.

Oldukça parlak olan Asur devletinin yanında Avrupa çok fazla karanlık kalıyordu. Avrupaya göç etmiş Keltler bir kaç yüzyıldır Yakın doğunun görkemli hayatlarından bihaber çiftçilik yapıyorlardı.

M.Ö. 612 yılında görkemli Asur ateşler içerisinde yok oldu. Ama küllerinden doğan başka bir imparatorluk vardı. Pers İmparatorluğu Asurdan daha fazla genişleyerek Akdenize kadar gelmişti. O sırada Avrupa sıkıcı kısır döngülerinde, çiftçiliğe devam ediyordu. Avrupa’nın bu durumdan kurtulup ilerde büyük bir güç olacağı kimin aklına gelirdi.

Bilim nasıl ortaya çıkmıştır sorusuna eski çağlardan başlayarak genel anlamda cevap bulduk. Diğer yazılarda görüşmek üzere,..

Son Yazılar

KATEGORİLER

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir