TARIM, HAYVANCILIK VE GÖÇEBE TOPLUM

TARIM VE HAYVANCILIK TOPLUMU

Eski çağlarda erkekler hayvanları güder halkına besin sağlamaya çalışırdı. Kadınlar bağ bahçe, tarım işleriyle uğraşırdı. Ekinleri ekip biçerlerdi. Erkekler fazla hayvan olmadığından daha az iş yapmaya başladılar. Fazla et ve süt yiyip içemiyorlardı artık. İş kadınlara kalmıştı. Evin karnını doyuran kadınlardı.

Buğday, arpa, yulaf türü bitkileri ekip biçerlerdi ama doğa buna engel olmaya çalışıyordu. Doğa, eve giren bir iki avuç buğdayı fazla görmüştü.

ENTİK ÇAĞDA TARIM TOPLUMU-ORAK EKİN BİÇMEK-KADIN ÇİFTÇİLER
EKİNLERİ BİÇEN KADINLAR

Bozkırda çiftçilik çok zor yapılıyordu. Yabani otlar toprağı kaplamıştı. Ekinleri boğuyor suyunu çalıyordu. Buna ek olarak, Güneş, otların boğup cılız bıraktığı ekinleri yakıp kavuruyordu.

Kadınlar işi ele almaya toprağı daha verimli yapmaya çalışıyordu. Tırmıklarla otları temizlemeye çalışıyordu. Yarım yamalak temizlenen toprağa ekiyorlardı. Ama uslanmaz otların önüne geçemiyorlardı. Aynı zamanda ekilen yüzeyde kalan buğdayları kuşlar topluyordu.

Yıl sonunda kadınlar orakları eline alıp doğanın yetişmesine izin vermediği ekinleri biçiyorlardı. Biçilen cılız ekinler ancak doyacakları kadardı. Açlıktan ölmemek için daha fazlasına ihtiyaçları vardı.

Ekinlerin yetişmesine engel olan otlar aslında insanlara besin kaynağı olacaktı. Tabi ki otları yiyemiyorlardı besleyici bir yanı yoktu. Ama hayvanlar için çok iyi besin kaynağıydı.

HAYVANCILIKTA GELİŞME

Kadınların uğraşı doğaya karşı sonuç vermemişti. Yıllar geçti hayvanlar yabani otlar sayesinde sayıları giderek arttı. Kadınların emekleri hayatta kalmalarını sağlamıştı ama bundan sonra hayvanlara bakacak erkeklerdi.

Erkekler bıçağını kuşağına soktu yanına sadık bir dost olan köpeklerini aldı ve ineklere koyunlara çobanlık yapmaya başladılar.

İLK HAYVAN YETİŞTİRİCİLİĞİ-ÇOBANLIK-KÖPEKLER-İNSANIN SADIK DOSTU-ANTİK ÇAĞ
İNSANIN SADIK DOSTU VE ÇOBANLIK

Artık bolca et, süt ve yün kaynakları olmuştu. Ama hala yeterince tahılları yoktu. Elde ettikleri etlerle çorbalar, yemekler, peynirler yapıyorlardı. Böylece bozkırlar da kadından çok erkeğin sözü geçiyordu.

Kuzey ormanlarında aynı şekilde kadınlar arka planda kalmıştı. İsveç’te kaya üzerine çizilmiş insan figürleri bulundu. Bunlar çok amatör çizimlerdi. Sanki bir çocuğun çizimleriydi. Ama bir önemi yoktu bu çizimler bizim için kanıt niteliğindeydi. Bunlar sayesinde eski insanların neler yaptığını hayal etmek yerine çizimlere bakarak anlayabiliyoruz.

İnsanlar hayvanlardan uzun yıllar boyunca besin kaynağı olarak faydalandılar. Hayvanlar çoğaldıkça içlerinde cılızı, daha yapılısı yada daha çok süt veren hayvanlar çıkıyordu. İşte genetik varyasyon burada da gözlemleniyor.

İnsanlar daha güçlü ve kuvvetli hayvanları farklı amaçlarında kullanmak için eğiteceklerdi. İşte taşlarda ki çizimlerde bunları görüyoruz. İnsanı tasvir eden çöp adamlar ve tarla sürmek için arkasına saban takılan öküzler vardı.

HAYVANLAR İŞ GÜCÜ-SABANI ÇEKEN ÖKÜZLER- HAYVANLAR İLE ÇİFTÇİLİK- TARIM
ESKİ ÇAĞLARDA HAYVANLARIN İŞ GÜCÜ

İnsanların en önemli özelliği olan beynini kullanmıştı. Kuvvetli öküzlerin boynuna boyunduruk ve arkasına saban bağlayarak kendilerine ağır işlerde kolaylık sağlamışlardı. Bundan sonra tarlaları sürmek için tarım yapmak insan gücüne değil hayvan gücü kullandılar.

İnsan hayvanları kullanarak en ilkel motoru icat etmişti. Sadece tarlayı öküzlere sürdürmekle kalmayıp biçilen ekinleri taşımak ve başakları çiğneterek dövdürme işlemlerinide öküzlere yaptırıyorlardı. 

Erkekler hayvan gütmek ve onlarla ilgilenmenin yanında artık çifçilikte de yerini alıyordu. Tarla işlerinin çoğunu kadınların ellerinden alıp kendileri yapmaya başlamıştı. Bu sayede evdeki etkinliği daha da artmıştı.

Artık çocuklar ana soyundan değil babanın soyundan geliyordu. Yani çocuklar babasının oğlu olmuştu. İnsanlar soyadını babadan alıyor ” falanın oğlu ” olarak isimlendirilirdi.

DOĞAYA HAKİMİYET

İnsanlar doğaya karşı tam anlamıyla bir hakimiyet sağlamamıştı. Ama doğayı kendilerine göre şekillendirmişti.

Zamanında sorun olan bozkırlarda artık binlerce koyun otluyordu. Öküzler tarlada toprağı kabartarak yumaşacık yapıyordu. Bunların yanında vadilerde bağlar bahçeler çiçek açıyordu. Bağlardan üzümler toplanıyordu.

Toplanan üzümler taş kovalarda köye taşınıp çiğneniyordu. Şırası çıkan kara üzüm suyu kullanarak keçi postu giyen tanrılarına, çektikleri acıları anlatmak ve dua etmek için törenler düzenliyorlardı.

Baharda ırmaktan taşan sular tarlaları besliyordu. Bu sayede daha verimli ekinler elde ediliyordu. Çiftçiler boş durmuyordu ırmaktan su yolları çekiyor tarlaları sulamak için kullanıyordu.

SULAMA KANALLARI -ÇİFTÇİLİK-DAHA VERİMLİ MAHSÜL
DAHA VERİMLİ MAHSÜLLER İÇİN SULAMA KANALLARI

Hayvan bakan insanlar ise çok hızlı çoğalan hayvan sürülerini gütmekle uğraşıyordu. Köylerinin yakınlarında hayvanların yiyecek otlar azalmaya başlamıştı. Çünkü hepsini yediler. Çobanların işi daha da zorlaştı. Hayvanların karnını doyurmak için köyden daha uzaklara gitmesi gerekiyordu.

Bu süreç sürekli devam ediyor daha uzaklara yol alıyorlardı. Artık köy halkı eşyalarını develere, öküzlere yükleyip taşınmak zorunda kaldılar. Meraları dolaşarak hayvanlarını doyuruyorlardı.

Bu sayede göçmen kabileleri oluşmaya başlamıştı. Çobanlar sürülerini verimli topraklara sürüyordu. Hayvanların karnı bir süre burada doyuyordu. İnsanlar çadırlarını açık meydanlara kuruyordu.

O bölgedeki besin yetersiz kalınca tekrar başka bir bölgeye yolculuk başlıyordu. Bu çoban göçmen kabilelerin yanında normal göçmen kabileler bu tarihlerde daha azdı.

İNSAN YOLCULUĞA ÇIKIYOR

Göçebe kabilelerin hayatları durgun geçmiyordu. Sürekli gezen bu kabileler önlerine çıkan yerleşimleri yağmalıyordu.

Çiftliklerinde buldukları ekinleri çalıyor eziyor hayvanları zorla kendi sürülerine dahil ediyorlardı. Sadece hayvanları ve ekinleri almakla kalmayıp onların sahiplerini insanları da yanlarına alıyorlardı.

İNSANIN GÖÇEBE HAYATA GEÇİŞİ

Sonuçta insanlar çalıştıracak birer varlıktı. Koyunları gütmek için eşyaları taşımak için zorla yanlarına aldıkları insanları kullanıyorlardı.

Tarım yapan insanlarda dingin değillerdi. Yazın sonlarına doğru ekinlerini hasat edip çevre köyleri yağmalıyorlardı. En önemli ganimetleri ise topladıkları esirlerdi.

Eskiden böyle esir alma işleri olmazdı. Eskiden ancak kendilerine yetecek ekinleri ekiyor anca kendi karınlarını doyuruyorlardı. Hem işleri yapmak için daha fazla işçiye ihtiyaç yoktu hemde esirlerin karnını doyuracak yeterli besinleri yoktu.

Sonradan daha bereketli tarlalar elde ettiler. Tarlalara su bentleri çektiler. Çekilen su bentleri sayesinde tarım daha verimli hale gelmişti. Tarlaları büyüdükçe daha fazla işçi gücüne ihtiyaç vardı. Bundan sonra elde ettikleri esirlerin her biri çok önemli olmuştu.

Esirler sayesinde daha fazla ürün elde edebiliyorlardı. Daha fazla ürün ise kışı çok rahat geçirmelerini sağlıyordu. Sadece bununla kalmayıp fazla ürünlerle başka kabileler arasında silah alışverişi yapılabiliyordu. Eski zaman alışverişi değiş tokuş usulünde oluyordu.

Değiş tokuş yapan ve yağmalayan topluluklar diğerlerinden daha varlıklı oluyordu. Kendi ihtiyaçlarından daha fazla ürünü ve tarlaları oluyordu. Bu mal gücüne insan gücü yetişemiyordu. Bunun için köleleri bu ağır işlerde çalıştırdılar.

Köleler hem kendi karnını hemde sahiplerinin karnını doyuracak kadar ürün elde ediyordu. Sahipleri, verimli çalışması için sürekli kölelerin başında durması gerekiyordu.

Son Yazılar

KATEGORİLER

İlk Yorumu Siz Yapın

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir